İntihar edene empati
Halbuki kendinizi intihar eden kişinin yerine koysanız, onun çektiği acıya karşı ne kadar mücadele verdiğini, dayanmaya çalıştığını, çevresindekilere kulak verip onlar gibi hayata adap olabilmek adına elinden geleni yaptığını ancak sonuç olarak bütün yaşama sebeplerinin anlamsızlığı karşsında pes ettiğini görebilirdiniz
Bizim duygularımızı her zaman geçiştiriyorsunuz Başımızı okşayıp "geçer bunlar..." dediğinzde her bitecek sanıyor, acımızı utanç verici derecede basitleştiriyorsunuz. Halbuki, biz sadece anı yaşamanın derinde değiliz. İleride bir dağı gösterip "Oraya gidersen her şey düzelecek!" dediğinizde söylediğiniz şeyin muhtemelen doğru olduğunu ve oraya gitmemiz gerektiğini düşünüyorsunuz. Fakat siz bunu söylerken şu anda yaşadğımız şiddetli ağrıyı bile isteye yok saymamızı, görmezden gelmemizi istiyorsunuz, "Hadi, az kaldı. Devam et!" diyerek bizi ağrılar içinde yürümeye zorluyorsunuz, size göre iyileşebilmemizin tek yolu bu! Şüphesiz ki yanlışlık var. Bana sorarsanız yanlış olan sizsiniz. Biz değil!
Bu cümleleri sıradan birisi yazmadı dostlarım, defalarca intihar girişiminde bulunmuş ve sonunda intihar ederek ölmüş bir yazardan okuyorsunuz bu yazıyı! Ve gerçekte bu acıları bu kadar basitleştiriyorsunuz, intihar eden/edeceklerin çektiği ve katlanmak zorunda kaldığı o acıları anlasanız ve hissetseniz bu acıların ne kadar anlamsız ve ne kadar zor olduğunu anlardınız.
ve unutmayın dostlarım, intihar eden kişi bunu bir kere yapmaz; önce ruhu olur sonra bedeni. Hayatında sadece acıları hisseden bir ruh, ruh mudur? Sorarım size. Eğer sizde hayatınızın büyük bir kısımında sadece ruhunuzun acı çektiğini düşünsenize, başkalarının aramasına bile gerek kalmadan bulduğu o artık basitleşmiş şeyler için sizin belki haftalarca uğraştığınızı düşünsenize, artık öyle bir dereceye gelmişsiniz ki artık sizi sıradan şeyler bile mutlu edebiliyor. Ruhunuz o kadar aç ki karşısına çıkan en ufak duyguya saldırıyor. Sonunda zayıf düşüyor ve bu böyle devam ettiği sürece sonu ölümle bitiyor. Bedende ruhsuz yapamaz dostlar, ruhsuz bir bedenin ölümden başka ilacı yoktur.
yine de bizler bir şekilde o aç ruhumuzun zorunlu orucuna devam etmeliyiz, sonuçta; ya ölüm, ya ölüm